Dünyada en sık görülen kanserler arasında 9. sırada yer alan mesane kanseri, ağrı olmadan pıhtılı kanama ile kendini belli ediyor. Türkiye’de erkeklerde, akciğer ve prostat kanserinden sonra en sık görülen kanser türü olan mesane kanserinin tedavisinde son yıllarda bağışıklık sistemini harekete geçiren immünoterapi ilaçları ön plana çıkıyor. Memorial Hizmet Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ramazan Yavuz Akman, mesane kanseri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Türkiye’de görülme sıklığı akciğer ve prostat kanserinden sonra 3. Sırada yer alan mesane kanseri kadınlara oranla erkeklerde çok daha fazla görülmektedir. Mesane kanserlerinin % 90’ı mesaneyi kaplayan ve ürotelyum denen değişici hücrelerden köken almaktadır. Hastaların üçte ikisi noninvaziv denilen yüzeyel, üçte biri ise kasa işlemiş yani invaze mesane kanseri tanısı konulmaktadır. Mesane kanserleri hücrelerin saldırganlığına bağlı olarak da yüksek veya düşük dereceli olarak sınıflandırılmaktadır. Başlangıçta yüksek dereceli yüzeyel mesane tanısı konan hastaların %15-30 kadarı takipler sırasında invaziv mesane kanserine dönüşebilmektedir. En sık görülen belirtisi ağrı olmadan idrarda gözle görülen pıhtılı kanama olan mesane kanserinde; ani sıkışma, idrar kaçırma gibi şikayetler de yaşanabilmektedir.
Mesane kanserinde ilk başta yapılan tetkik ultrasonografi olsa da kesin tanı mesanenin dış idrar yolundan Sistoskopi denilen ışıklı bir cihazla girilerek direkt olarak incelenmesiyle konulmaktadır. Bu tetkik sırasında bir tümör gözlenirse özel bir cihazla bu tümör kesilerek tanı için patolojiye gönderilmektedir. Tümör çok sayıda veya tekrarlayıcı tipteyse hastanın mesane bağışıklığını güçlendirmek için mesane içine gücü azaltılmış canlı tüberküloz aşısı veya mesane içine direkt olarak kemoterapi ilacı uygulanabilmektedir. Mesane kanserinin derinleşerek kas tabakasına geçtiği durumlarda kemoterapi verilerek mesanenin tamamen alınması yani sistektomi en sık başvurulan cerrahi yöntemdir.
Yayılmış mesane kanserinde ön plana çıkan kemoterapi ilacının kalp ve böbrek hastalarında kullanılamaması tedavide aksamalara neden olmaktadır. Yakın zamana kadar alternatifsiz olan bu ilaçların yerine son yıllarda bağışıklık sistemini destekleyen immünoterapi tedavileri kullanılmaktadır. Hastalar için yeni bir umut ışığı olan immünoterapi tedavisi, bağışıklık sisteminin özel bazı bölümlerinin etkinliklerini uyarmaya veya bağışıklık tepkilerini bastıran kanser hücreleri tarafından üretilen sinyalleri önlemeye dayanmaktadır.
"Bağışıklık kontrol noktası proteinleri" olarak adlandırılan bazı proteinler, bağışıklık tepkilerinin gücünü ve süresini sınırlamaktadır. Kanser hücreleri bazen bu proteinleri komuta edebilirler ve bağışıklık tepkisini bastırabilirler. Bağışıklık kontrol noktası proteinlerinin aktivitesini ilaçlar yardımıyla sağlayıp bağışıklık sistemindeki “frenleri” serbest bırakılmasını sağlamak kanser hücrelerini yok etme kabiliyetini artırmaktadır. Lenfosit olarak adlandırılan beyaz kan hücrelerinin bir alt kümesini oluşturan “T” hücreleri enfeksiyon ve kansere karşı koruyucu hücrelerdir. Son geliştirilen immünoterapi ilaçları T hücrelerinin tekrar aktifleşmesini sağlamaktadır.
Mesane kanseri tedavisinde T hücresinin yani bağışıklık sisteminin kanserle savaşımında aktif kalmasını sağlayan iki etken madde bulunmaktadır.
Atezolizumab içeren ilaçlar: Yayılmış mesane tümörü tedavisinde kullanılmaktadır. Bu antikor T hücrelerini baskılayan PD-L1 adlı kontrol noktası proteinine bağlanır ve onun etkinliğini bloke eder. PD-L1 hücre zarı proteini olup çeşitli immün hücrelerinde ve bazı kanser hücrelerinde üretilen, bağışıklık sistemini baskılayan bir moleküldür. Bu proteinler bloke edildiğinde, bağışıklık sistemindeki “frenler” serbest bırakılır ve T hücreleri kanser hücrelerini daha iyi öldürebilir.
Pembrolizumab etken maddesi içeren ilaçlar: Etken mekanizması atezolizumaba benzerdir. Ancak bu antikor aktif T hücrelerinin yüzeyindeki PD-1 kontrol noktası proteini hedeflemektedir.
Bu ilaçların tedavide kullanılması ile birlikte görülme sıklığı giderek artan ve tedavi seçeneklerinin sınırlı olması nedeniyle her yıl yaklaşık 145 bin kişinin ölümüne yol açan yayılmış mesane kanseri tedavisinde umut verici yepyeni bir döneme girildi.